Yapay zeka şirketler için bir nimet olabilir ama işçileri koruyabilir mi?

EPA/DUC THANH

Corporations are increasingly benefitting from digital expertise to manage their supply chains.


Yapay zeka konusundaki hızlı teknolojik ilerleme mevcut iş modellerini de dönüştürüyor. Şirketler yapay zekayı insan kaynaklarını yönetmek, müşteri ve alıcıları kendilerine çekmek ve tedarik zincirinin şeffaflığını takip etmek için kullanmaya başlıyorlar. Şirketler aynı zamanda yapay zekayı çalışanları, müşterileri ve tedarikçileri hakkında karar alma süreçlerini otomize etmek için de değerlendiriyorlar.

Bu süreç şirketlerin tedarik zincirinin şeffaflığını artırmak için büyük veri analitiği kullanmalarıyla başladı ve şirketlerin bulut bilişimi temelli sistemler ve yapay zeka kullanmalarıyla dünyanın dört bir yanındaki binlerce iş yerinden toplanan devasa verileri işlemeleriyle devam ediyor. Mesela Segura bulut bilişimi temelli tedarik zinciri çözümleri sunuyor; bu sayede müşterileri tedarik zincirindeki her öğeyi gerçek zamanlı olarak takip edebiliyor. Başka bir şirket, Accentura, bu tip programların verimliliği artıracağını ve büyük şirketlerin tedarik zinciri meselelerinde daha hızlı hareket edebileceğini iddia ediyor.

Büyük şirketler tedarik zincirlerini yönetirken dijital uzmanlıktan daha fazla yararlanarak hem işyerlerinden toplanan veri sayesinde tüm üretim sürecini gerçek zamanlı olarak takip edebiliyor hem de üretim ve sevkiyat süreçlerine anında müdahale etme imkanına sahip oluyorlar. Şirketlerin operasyon sürecinde yapay zeka kullanmaları daha iyi görünürlük ve öngörülebilirlik sağlıyor ancak bu çabaların tasarım süreçlerine insan hakları konusu henüz dahil edilmiş değil. Segura, sunduğu tedarik zinciri çözümü sayesinde şirketlerin, tedarik zincirlerinde ortaya çıkabilecek modern kölelik uygulamaları ile baş etmelerini sağlayacağını iddia etse de, bunun tam olarak nasıl işleyeceğine dair bir detay sunmuyor. 

Yapay zeka tehdidi…

Yapay zekayı geliştiren teknoloji şirketleri müşteri olarak küresel şirketleri hedefledikleri için henüz işçilerin ve yerel şirketlerin (tedarikçilerin) ilgi ve beklentilerine odaklanmıyorlar. Tedarik zinciri yönetiminde yapay zeka kullanımı, büyük şirketlerin tedarikçilerine ve işçilere karşı gücünü ve denetimini ciddi olarak artırabilir. Buna engel olmak için UNI Küresel Sendika’nın Gelecekteki İş Dünyası Girişimi etik yapay zeka kullanımı için 10 prensip öneriyor ve yapay zeka tasarımcılarını ve şirketleri, işçinin çıkarlarını korumak ve iş yerinde sağlıklı bir güç dengesini oluşturmak için, işçiyi bu sürece dahil etmenin önemi hakkında bilgilendiriyor.

Buna ek olarak, eğer (farklı ülkelerdeki binlerce işyerinden toplanan, gerçek-zamanlı bilgi temelli, görünürlüğe ve izlenebilirliğe odaklanan) algoritmalar gittikçe rekabetçiliği artan bir pazarda tedarik zincirini yönetmeye başlarsa ve farklı ülkeleri birbiriyle karşılaştırıp karlılığı arttırmaya odaklanırsa bu durum ürünlerin fiyatı, sevkiyat süresi ve işgücü üretkenliği konusunda tedarikçi şirketler üzerindeki baskının artmasına sebep olabilir. Yerel şirketler (tedarikçiler) de tüm bu baskıyı işçilerine aktarırsa bu sürecin kaybedenleri işçiler haline gelir.

...tehdidi çözümlemek...

Mevcut anaakım neo-liberal iş modelinin sonucunda şirketlerin bedeli ne olursa olsun maliyeti düşürme çabası tedarikçi şirketler ve ülkeler nezdinde “dibe doğru bir yarışın” ortaya çıkmasına neden oluyor. Genellikle Küresel Güney’de olan tedarikçiler bu yarışı kazanmak için iş gücünün üretkenliğini artırıp ücretlerini düşürüyorlar. Bu model çocuk işgücünün istismarını arttırıyor, modern köleliği mümkün kılıyor ve iş sağlığı ve güvenliği şartlarının önemsenmemesine sebep oluyor.

Bunun sonucu olarak sendikalar ve sivil toplum örgütleri sürdürülebilir ve adil iş yaklaşımını desteklemek ve tedarikçilerde işçi haklarına saygıyı artırmak için birçok adım atıyorlar. Örneğin Birleşmiş Milletlerin İş ve İnsan Hakları üzerine Prensipler metni ile teşvik edilen, insan haklarına gereken özeni gösterme yaklaşımının hayat bulması şirketlerin sorumluluğu dahilinde onlardan bekleniyor. Bu yaklaşım paydaşların bir işyerinde ya da endüstride işçilere dair gerçek ve potansiyel riskleri belirleme konusunda işbirliği yapmalarını öngörüyor. Tek yanlı bir karar mekanizması yerine, bu yaklaşım eylem odaklı ve ilgili tüm kişi ve grupların gerçek ya da potansiyel riskleri müzakere etmelerini, çözmelerini ve halihazırda süreçten zarar görenlerin zararının telafi edilmesini de ön görüyor. Bununla beraber bazı uluslararası şirketler, iş yerinde güvenliği sağlamak için mesela Bangladesh Accord gibi ya da yaşam ücreti için ACT Initiative gibi küresel sendikalar ile iş birliği yapıyor.

Bu modeller tedarik zincirinde yapay zeka kullanan şirketlere önemli dersler sunuyor. Eğer tedarik zinciri yönetimi için algoritmaları geliştiren ve makineleri eğiten teknoloji şirketleri bu alanda edinilmiş tüm deneyimi yok sayarlarsa, küresel şirketler, tedarikçiler ve işçiler arasında var olan ilişkiyi yıkabilirler ve büyük şirketlere tahayyül edilemez bir güç sağlayarak insan hakları öğesini tamamen silebilirler.   

...peki nasıl pozitif bir etkisi olabilir

Teknolojik ilerlemenin beklenen sonuçları kullanıcıların yaklaşımına bağlıdır ve tedarik zincirini yönetmede yapay zekanın kullanımının pozitif bir etkisi olabilir. Bunun için şirketlerin ve sivil toplumun gözetmesi gereken iki soru var:

  1. Makinelere insan ve emek haklarını nasıl öğretebiliriz?
  2.  Tedarikçiler ile işçiler/sendikalar makinelerin öğrenme sürecine nasıl dahil olabilir?

Bu iki sorunun cevabı aynı zamanda “etik tasarımın” içeriğini belirleyecek. Eğer yapay zeka endüstri ilişkilerinde biriken bilgiyi içselleştirirse ve işçilerin ve yerel şirketlerin karar alma sürecine müdahil olmasını sağlayabilirse, o zaman işçi haklarını da destekleyebilir.

Bunun için tedarik zinciri takibi için program geliştiren teknoloji şirketleri iş ve insan hakları konusundaki tartışmaları kavramalıdır. Mesela UNI Küresel Sendika’nın isteklerinden biri işçilerin kendileri ve iş süreçleri ile ilgili toplanan veriyi görme, etkileme, düzenleme ve silme hakkına sahip olması gerektiğidir. Aynı zamanda küresel sendikalar şirketlerle yaptıkları anlaşmalara ve iş birliği alanlarına “yapay zekanın rolünü” ekleyebilirler. Buna ek olarak küresel şirketlerin, sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin ittifağı olan çok-paydaşlı inisiyatifler yapay zeka uygulamalarının gözetmenliği sürecinin öncüleri olabilirler.

Britanya’da Lordlar Kamarası’nın “İngiltere’de Yapay Zeka” üzerine sunduğu en son raporda, “Halkın yapay zekanın kendileri hakkındaki kararlarda nasıl ve ne zaman kullanıldığını ve bunun bireysel olarak nasıl etkileri olabileceğini bilmesi gerekir,” diyor. Bu yaklaşım şirketlerin tedarik zincirlerine yönelik sürdürülebilirlik politikaları için de geçerlidir.   

*** This article is part of a series on technology and human rights co-sponsored with Business & Human Rights Resource Centre and University of Washington Rule of Law Initiative.