Birleşmiş Milletler Antlaşma Organı Kararlarına Yerel Riayeti Artırmak


BM antlaşma organlarının çoğunluğu, devletlerden gelen periyodik raporları gözden geçirmeye ek olarak, ilgili antlaşmada bir ya da daha çok ihlal iddiası olan bireysel şikayetler üzerine karar verebiliyor. Antlaşma organları, devletlerin bu kararları (bunlara görüş ya da fikir de deniyor) uyguladığından emin olmak için “takip prosedürleri” benimsemişlerdir.  Bu prosedürler bir yandan devletin kararları uygulamaya geçirebilmek için benimsediği tedbirlerle ilgili bilgi sunmasını;  diğer yandan da antlaşma organının atılmış adımların, ihlallere karşı tatmin edici bir hukuki çare oluşturup oluşturmadığını incelemesini gerektiriyor..

Olumsuz bir karar olduğunda, diğer bir deyişle devlet hatalı bulunduğunda, devletin doğru bireysel  tedbirleri (istenirse ayrıca genel tedbirleri) uygulamak ve mağdurun durumunu telafi etmek için 6-12 aylık bir zaman aralığı var. Bu sebeple takip prosedürleri, antlaşma organı antlaşmanın ihlal edildiğine karar verdiğinde yani genellikle şikayetin ibraz edilmesinden birkaç yıl sonra başlıyor.   

İcracı bir organın izleme sürecinin başında olduğu  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden farklı olarak,  antlaşma organları takip prosedürlerinden sorumludur. Takip sürecini koordine etmek için bir üye ya da bir çalışma grubu atanır.  Bazıları kararlara yerel uyum seviyesini de değerlendiriyorlar. Bazıları bir değerlendirme sistemi kullanıyor: başarılı, kısmen başarılı, başarısız ve sonuçsuz. Başkaları devletin eylemlerine puan veriyor: A- cevap genel olarak başarılı; B- eyleme geçildi fakat ek tedbirlerle ilgili bilgi gerekiyor; C- cevap alındı ama yapılanlar ya da bilgilendirme amaca uygun değildi ya da öneriler uygulanmadı; D- iş birliği sağlanmadı ve hatırlatmalardan sonra takip raporu alınmadı; ve E- alınan tedbirler önerilenin zıttı oldu.

Antlaşma organlarının takip prosedürleri mağdurun şikayetinin ve antlaşma organının kararlarının ulusal yetkililere ulaşmasını sağladığı için biricik ve çok önemli

Mağdurun bakış açısıyla, antlaşma organlarının takip prosedürleri mağdurun şikayetinin ve antlaşma organının kararlarının ulusal yetkililere ulaşmasını sağladığı için biricik ve çok önemli . Aynı zamanda mağdura manevi destek de sağlıyorlar çünkü uluslararası seviyede bir kişi, o bireyin durumunu yakından takip ediyor. Antlaşma organları bazen dostça anlaşmaya varılması için tedbirler alıyor, örneğin, Cenevre’deki toplantılarda o devletin temsilcileriyle şikayetleri görüşüyorlar. Dahası antlaşma organı kararları gelecekteki benzer ihlalleri ortadan kaldırabilecek dayanağı sağlayabilir ya da en azından bu bireysel kararlarla nasıl baş edilebileceğine dair bir yol çizebilir. En önemlisi bu takip prosedürü, antlaşma organının önerilerinin uygulanmamasından doğabilecek yeniden mağduriyet durumunu engelleyebilir. Nihayetinde, takip prosedürleri bireylerin evrensel insan haklarını koruma sözünün tutulmasına katkı sağlıyor.

Ancak şikayetler üzerine verilen kararları takip prosedürü, devletlerin geç cevapları, oyalama stratejileri ve yetersiz maddi destek  sebebiyle zayıflamış durumdadır. . Temel olarak devletler hızlı bir şekilde hareket etmedikleri için mağdurlar uluslararası adaletten mahrum kalıyor.

Takip sürecinde bir reforma gidilmesi gerekiyor. Puanlama sistemi iyi bir başlangıç ve devletlerin riayetinin uluslararası bir değerlendirme çizelgesine tabi tutulduğu benzersiz bir sistem. Fakat devletin takip sürecine ne kadar dahil olduğuna dair bilgi eksikliği var. Bu yalnızca devletin cevaplarına dair bir bilgi eksikliği meselesi değil; puanlama sistemi ve antlaşma organlarının benimsediği puanlara dair bilgi de eksik. Antlaşma organların hazırladığı takip prosedürü raporlarını ve devletin tedbirlerinin puanlanmasını anlamak için Birleşmiş Milletler insan hakları sistemini ve OHCHR (BM İnsan Hakları Yüksek Komisyonu) internet sitesini iyi tanıyor olmak gerekiyor.  Dahası antlaşma organlarının ulusal seviyedeki görüşlerinin ne olduğunun paylaşılmaması, takip prosedürünün etkinliğini azaltıyor. Eğer devlet çevirisini yapıp, gerektiği zaman, sadece devlet yetkililerine değil, aynı zamanda Ulusal İnsan Hakları kurumlarına, sivil topluma ve medyaya dağıtmazsa; bireylerin ya da mağdurların antlaşma organı kararlarına ulaşması mümkün değil.

Devlet, mağdur ve antlaşma organları arasında faydalı bir paylaşım yapılması, takip prosedürünün etkinliğini sağlamak için gerekli.  

Devlet, mağdur ve antlaşma organları arasında faydalı bir paylaşım yapılması, takip prosedürünün etkinliğini sağlamak için gerekli. Kararların nasıl uygulandığına dair anlamlı bilgiler paylaşılmalı. Durumu geliştirebilmek için devletler Ulusal İnsan Hakları (UİH) kurumlarının takip prosedüründeki rolünü güçlendirmeli. Bu sayede mağdur, bir yanda mağdur ile özel raportör arasındaki ve diğer yanda devlet ve antlaşma organı arasındaki iletişimi yürütebilecek UİH kurumları tarafından desteklenir. . Mağdurlar ise harekete geçmeli ve haklarını aramalılar.

Ulusal sivil toplum da takip prosedürü ile ve bu görüşlerin uygulanması ile yakından ilgilenmeli. Birçok durumda, ulusal sivil toplum kuruluşları Evrensel Periyodik İnceleme ve devletin raporlama prosedürleri ile ilgileniyorlar ama takip prosedürü konusunda o kadar aktif olmuyorlar.

Son olarak, şaşırtıcı bir şekilde, antlaşma organlarının kararları %80’i bir avuç ülkede (örneğin Danimarka, Kanada, İsveç, İsviçre) sınır dışı etmelerle ilgili olduğundan sistem uygulamada bir “iltica mahkemesine” dönüştü. BM antlaşma organlarına gelen iltica şikayetleri için maddi yardımda bulunmak işe yaramıyor. Antlaşmaların en ciddi ihlalleriyle ilgili sistemi yeniden yönlendirmek işe yarayabilir ve bu daha fazla farkındalık ve özellikle BM antlaşma organlarının bireysel iletişimlerinin daha fazla kabul edildiği Afrika gibi bölgelerde, mekanizmanın daha fazla kullanılması anlamına gelecektir.